Zihni AĞIRMAN


HAYDİ, BABA GİDİYORUZ!


12 Eylül darbesini 12 yaşında yaşadım.

Ne olduğunu bile anlayamadım.

Çocuk yaştaydım.

İhtilal nedir, darbe nedir diye sordum etrafımdakilere

Asker yönetime el koymuş dediler,

Sıkıyönetim var dediler.

Sokağa çıkamazsın dediler ama çocuk işte kim dinler. Köyde yaşadığım için sokağa çıkma yasağını taa o zaman delmiştik.

Aradan 34 yıl geçti aynı korku ve endişe ile karşı karşıya kaldık.

Çok şükür veremeyeceğimiz cevabımız yoktur ama ihtilaller evlatlarını yitirir, darbeler ülkeyi 10 yıl geri götürür. Kan dökülür.

Gecenin saat 01.30 civarıydı.

Bir Tv kanalından diğerine geçiyordum. Olan bitenleri hayretler içerisinde izliyordum.

Cami hoparlörlerinden bir anons

Trabzon Valisinden duyuru.

Kızım balkondan odaya girdi

?Baba haydi kalk gidiyoruz?

Peşinden oğlum girdi içeri

?Baba kalk haydi gidiyoruz?

Kapıya dönüp baktığımda eşim Türk bayrağına sarılarak ?Kalk gidiyoruz? dedi.

Kalktık. Gecenin saat 02.00´sine geliyordu.

Dışarı çıktık aracımıza binip binlerce insan gibi sokaklara döküldük. Trabzon´un her caddesinden her sokağından insanlar Atatürk Alanı´na sel olup akıyordu.

Bir kez daha sokağa çıkma yasağını deldik.

Sabaha yakın saat 04.30 sıralarında eve döndük.

Oğlum bana şöyle dedi, ?Baba 19 yaşımda darbeyi gördüm?

? Yine de şanslısın oğlum ben 12 yaşında yaşadım? dedim ve sabahın saat 07.00 sinde göz kapaklarımız biraz olsun üzerine aldı.

Türkiye´de yaşanan bu darbe girişimi 1960 ve 1980 ihtilallerinden farklıydı. Çünkü o zamanlar darbeyi içten ve dıştan destekleyenler vardı,

Atatürk´ün dediği gibi dâhili ve harici bedhahlar vardı. Herkes korkuyla evine kapanmıştı.

Ama 15 Temmuz tarihindeki darbe girişiminde öyle olmadı, tam tersi oldu.

Halk sokaklara döküldü, tankların üzerine çıktı, mermilere hedef oldu ve kara geceyi sabah olmadan defetti.

Bu darbe girişimini millet önledi. Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir dedi.

Bu milletin üzerinde hiçbir güç yoktur.

Bu millet istemedikten sonra kimse kılını kıpırdayamaz.

Biz böyle bir milletiz, biz böyle bir ulusuz.

Büyük bir teşekkür de ulusal televizyon kanallarına.

CNN Türk, NTV, Habertürk, Kanal D, A Haber ve işgal edilinceye kadar TRT.

Dik durdular, namlunun ucunda bile demokrasiyi savundular.

Usturaya yumruk atar gibi darbecilerin suratına en ağır eleştirileri vurdular.

Demokrasi nöbetine durdular.

Milletvekilleri, Kurtuluş Savaşı´nda düşmanların bile vurmadığı ancak darbecilerin vurduğu TBMM´de demokrasi nöbeti tuttular.

Özel Polis, helal süt emmiş emniyet güçleri, askeri karşısına alarak darbeyi püskürttü.

15 Temmuz darbesini Büyük Türk Milleti ile Türk Basını önledi.

Türk medyası, asla korkmayan, dik duran, cesaretli Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Milli Savunma Bakanının, Genel Kurmay Başkanlığının, MHP, CHP Genel Başkanlarının, Sivil toplum Kuruluş temsilcilerinin darbeye karşı durun sokağa çıkın çağrılarını tüm dünyaya duyurmamış olsaydı insanlar evlerinden dışarı çıkamayacaktı.

İşgal edilen TRT´den bu çağrılar duyurulmayacaktı ve darbeciler de amacına ulaşmış olacaktı.

Türkiye Cumhuriyeti Milleti bur duruş sergilemiştir.

Türk Milleti dünyaya mesaj vermiştir.

Siz Türkiye´yi ne sandınız. Libya mı, Mısır mı, Irak mı?

161 şehit, 1440 yaralımız var.

Mekanınız cennet olsun, siz tarihe demokrasi şehidi olarak geçtiniz. Adlarınız altın harflerle yazıldı.

3 bin darbeci gözaltında.

Yazıklar olsun. Türkiye Cumhuriyeti Devleti´ne kasteden tüm hainlere yazıklar olsun.

Türkiye Cumhuriyeti Devletini ortadan kaldırmaya çalışanlara yazıklar olsun.

Türk Milleti sizi asla affetmeyecek.

15 Temmuz artık Demokrasi Bayramı olarak kutlanmalı.

23 Nisan gibi, 19 Mayıs gibi, Cumhuriyet Bayramı gibi her yıl coşkuyla kutlanmalı.

Darbenin bertaraf edilmesi için kılını kıpırdayan herkese şükranlarımı sınıyorum.

Allah bir daha bu günleri yaşatmasın ne bize ne çocuklarımıza ne de Türk Milletine.