Zihni AĞIRMAN


ÇATILAR HER ŞEYİ ÖRTER


Orta yaşın üzerinde

40´lı yaşlarda mutluluğu yakalamış bir adam.

Gençliğinin yaşlılığında, yaşlılığın gençliğinde olan adam geç bulduğu ancak sevgiyi doyasıya yaşadığı diğer yarısını üzmüş günün birinde.

Yaptığının farkında olmadan üzmüştür en güzel mısram dediği sol yanını.

Eksik yanı için eksik düşündüğü belki de düşüncesizliğinden üzmüştür onu.

Ve adam O´nu üzdüğü için o kadar çok üzülmüş ki onu mutlu edecek, içini sızlatan acısını dindirmek için çareler aramaya başlamış.

Sevdiği için yola koyulmuş bir kere, bilmeden de olsa üzdüğü tebessümüm dediği Yarimin gönlünü almalıyım demiş kendi kendine.

O kadar çok üzülmüş ki adam kendini suçluyor, üzülüyormuş ve ağlıyormuş.

Göz pınarları kurumuş, kaşları çatık, kirpikleri çarpmaz, gözünde nerede ise yaş kalmamış, kurumuş her bir yanı.

Kendi kendine sinirleniyor, yanlış anlaşıldığı için kahroluyormuş.

Olmuş bir kere

Şaşkın

Üzgün

Çaresizdi.

Ne yapacağını bilemediği için, bir Bilge´nin yanına gitmiş ve durumu ona izah etmiş.

Bilge de ona "Acınızın dindirilmesi için tek yol vardır. "

Adam, ?Bizi mutlu edecek her ne ise yapmaya hazırım? demiş.

Bilge anlatmaya başlamış;

"Eğer bana, yaşamında hiç acı tatmamış bir evden bir tutam tuz getirirsen, derdine çare olurum" demiş.
Adam da heyecanla Bilge´nin yanından ayrılarak ve hiç vakit kaybetmeden ev ev dolaşmaya başlamış.

Önüne çıkan ilk evin kapısını çalmış.

Evin kapısını açan gence, "Ben hiç acıyı tatmamış bir ev arıyorum. Acaba doğru yerde miyim?" diye sormuş üzüntülü adam.

Kapıdaki genç sıkıntılı bir yüz ifadesiyle "Maalesef amca " demiş ve başlarından geçen üzüntülü olayları tek tek anlatmaya başlamış.

Zaten üzüntülü, sıkıntılı olan adam daha da üzülmeye başlamış.

Çaresiz adam, kapı kapı dolaşmaya devam etmiş ama her çaldığı kapıdaki kişi, çektikleri acıları anlatmış adama.

Çünkü acıyı tatmayan ev yoktu.

Üzülmeyen insan nerede ise hiç yoktu.

Hatta her kapısını çaldığı evden duyduğu acılar, kendi acısından bile daha büyüktü.

Bunun üzerine adam biraz duraksadı ve "Dertsiz insan, üzüntüsüz kimse sıkıntısız ev yoktur. Demek ki çatılar ne sıkıntıları örtüyormuş, bunlarınki benimkinden de kötü " diyerek içinden geçirmiş.

Önce diğer yarım dediği güzellik abidesinin yanına koşmuş ?Özür dilerim kainatım? demiş ve bundan sonraki yaşamını, insanlara yardım ederek geçirmeye, hayata dair eksik ve yanlış olan şeyleri yapmamak için daha hassas davranması gerektiğini düşünmüş.
Artık o günden sonra, adam hem ömrüm, yarınım dediği hem de başka insanların dertleriyle öyle meşgul olmuş ki, kendi acısını bile unutacak duruma gelmiş.

Böylece üzüntü kendi yaşamlarından sıyrılıp gitmiş.
Son söz;

Kimsenin neler yaşadığını bilmeden hayatın güzelliğini anlayamazsınız.

Sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yaşam geçirmeniz dileğiyle?.

Sağlıcakla kalın.