Zihni AĞIRMAN


DEVLETİN GÜCÜNÜ GÖRMEK


Trabzon?dan yola çıktık küçük bir Karadeniz turu attık.
Maçka yolu üzerinden önce Torul?a oradan Gümüşhane?ye.
Yaklaşık 110 kilometrelik yolu ve bir buçuk saatte aldık.

Gümüşhane Belediye Başkanı Mustafa Canlı ile söyleşimizden sonra vatandaşla sohbet ettik. Mustafa Canlı son bir sene içerisinde yaptığı icraatlarla seçimi ortaya getirdi, yoksa gidiyordu. Yeniden direksiyon hâkimiyetini eline geçirdi, her şey kontrolünde. Söyleşiden sonra Trabzon istikametine yol aldık.

Torul ilçesini geçip Zigana Dağı?na tırmanmaya geçmeden bir anda rotayı Giresun?a çevirdik.
Doğankent yoluna saptık. Merak ettik o güzergâhta nelerin yapıldığını.
Önce karşımıza Torul Barajı çıktı. Heybetli duruşuyla adeta dudak uçuklattı. Çok sayıda ölümlü kazaların yaşandığı koca bir baraj. Devlet babanın gücünü hemen hissediyorsunuz.
Ve kıvrım kıvrım uzanan yollar. Tamamı sıfır asfalt. Güneşin batışıyla Tirebolu?ya kadar sürecek 173 kilometrelik 3 saatlik yolculuğumuza sarp kayalıklar eşlik etti bize.
Torul Barajında su seviyesi epey düşmüş. Yaklaşık 20 metrelik debi düşüklüğünü toprakta kuruyan su izlerinden görmeniz mümkün.

Yer yer somon balığı kafeslerinin de yerleştirildiği Torul Barajı adeta bölgenin iklimini değiştiriyor.
Yol boyu fotoğraf çektirerek devam eden yolculuğumuza bu kez Özkürtün Beldesi?nde kurulu barajın suları yükseliyor.
Yılan gibi yoldan ilerlerken başka bir Hidroelektrik santralinin cebri borusunu başınızın üzerinde fark ediyorsunuz
Devletin sıcak asfaltla yaptığı kenarlarını beton bariyerlerle ördüğü yol boyu seyahatimizde bu defa Özkürtün Barajı çıkıyor karşınıza. Küçük bir belde de kocaman bir baraj daha.
Gurur duyuyorsunuz. İşte Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu diyorsunuz.
Ve yol boyunca sayamadığım onca tüneller. Her biri bir kilometre uzunluktan fazla olmak üzere belki de 10 tane tüneli geçiyorsunuz serinleyerek.

Ferhat?ın Şirin?e olan aşkıyla deldi dağları, devlet hizmete olan aşkıyla deldi.
Beş- on dakika sonra Kürtün?ün içinde buluyorsunuz kendinizi. Küçücük bir ilçe ama yol boyunca tarlalarında ekmeğini taştan çıkaran kadınların çalışmasını görünce işte benim vatandaşım diyorsunuz kendi kendinize.

Sarp yamaçlardan süzülürken karşı tepeden aşağıya sarkan cebri boruları görüyorsunuz. AKEL firmasının devasa hidroelektrik santraliyle bir kez daha gururlanıyorsunuz.

Dağların arasından kayalıkların üzerinden uzatılan borularla elde edilen enerjiyle ülkemizin dışa bağımlılığı engellediğini düşününce ayrı bir gururlanıyorsunuz.
Sahile yanaştığınızı sarp kayalıkların üzerindeki yosun ve bodur ağaçları görünce hissediyorsunuz.
Bir süre sonra 12 bin nüfuslu Doğankent tabelası karşılıyor sizi dar vadide.
Ve bir süre sonra meşhur Doğankent Hidroelektrik santralinin heybeti size merhaba diyerek selamlıyor. Saygıyla eğiliyorsunuz karşısında.

Doğankent?e hoş geldiniz diyor. Şirin mi şirin küçük ilçenin çıkışında ise AKELİ-HİTİT ortaklığının yapımı devam eden üzerinde Türk Bayrağı ve Trabzonspor flamasının dalgalandığı devasa başka bir barajı güle güle diyor size gözleri dolarak.
Ve bir süre sonra gürleyerek akan Doğankent deresinin üzerindeki kum ocakları çıkıyor karşınıza. Önemli bir rant kapısı olan kum ocakları bölgesinde ortalık toz duman.

Ve 3 saatlik yolculuktan sonra Tirebolu ilçe tabelası ?Hoş geldiniz? diyor size.
Bu kez önünüze Karadeniz Sahil Yolu halı gibi seriliyor önünüze. Denizin ve sahil yolunun masmavi süzülüşü ayrı bir şevk veriyor insana. 88 kilometrelik halı üzerinden Trabzon?a ulaşıyorsunuz.

371 kilometrelik parkuru 5 saatte alırken yapılan hizmetleri görmek aslında tüm yorgunluğunuzu üzerinizden almaya yetiyor.
Devletimizin ne kadar büyük bir devlet olduğunu bir kez daha hissetmek gurur veriyor insana.
Yollar, barajlar, santraller ülkenin her bir yanının şantiyeye dönüşmesini görmek ayrı bir onur veriyor insana.
Devletimizin büyüklüğünü, gücünü görmek mutlulukların en yücesi olsa gerek.
Allah devletimize zeval vermesin.
Allah kimseyi de vatansız bırakmasın.
Devletimizin kıymetini bilelim.