Zihni AĞIRMAN


SEVGİYİ HAK ETMEK VE SEVMEK


Bir İsveç atasözü der ki; En az hak ettiğim zaman sev beni. Çünkü en çok ihtiyacım olan zaman odur.

Bir yazıda rastladım bu söze.

İsveçli atalar söylemiş.

Bazı sözlere takılırım ya ben. Buna da takıldım işte.
Sevmeyi hak etmek.
Ne demek?
Hak etmeden sevilmek.
Ne demek?
Sevilme ihtiyacında olmak.
Bu nasıl bir durum?
Sevilme zamanı.
Ne zaman?

Hangi zaman?

Nasıl bir zaman?

Bu durumlar ve sorular geliverdi ardı ardına aklıma. Sevilmeyi hak etmek ne demekti sahi. Ya da hak etmemek. Kıymetini bilememek mi? Anlayamamak mı? Yeterince sevememek mi? Değer vermemek mi? Ya da ya da ilgilenmemek, önemsememek mi? Zaman ayıramamak mı?
İlgilenmeyen ya da önemsemeyen güzel cümle kurabilir mi? İçini kağıda dökebilir mi? Hiç sanmam. O halde ne peki?

Sanki burada inadına bir durum var gibi. Yani bilinçli yapılmış bir hak etmeme durumu sanki.
Ne çok yaparız. Hırpalarız. Kanarsak hele. İllaki kanatırız. Canımız acıdıkça ne acılar sızdırır, karşımızdakini, kızdırır ve en sonunda yıpratırmıyor muyuz kendimizi?
Bizdeki atasözü ne der.

?Kunduracı sevdiği köseleyi yerden yere vururmuş? der. Ve kösele de onu hep severmiş. Sevildiğini bilir yani. Sanki olabilirmiş gibi. Yerden yere, duvardan duvara toslayarak sevgi korunurmuş gibi. Kan bitmeden kanama dururmuş gibi. Ve daha birçok mış gibi işte. Sevmeyi mi bilmiyoruz, sevilmeyi mi?

Ama bu sözde de çok içten bir yakarış var ki atlamaya yürek dayanmıyor. En az hak ettiğinde bile sevebilmek mi gerçek sevgi. Her durumunu hoş görebilmek. Kısaca hiç ama hiç vazgeçmemek. Sınırların zorlandığında, sabrın taşı taştığında, hatta canın yandığında, yine de illaki her durumda, korunabilir mi sevgi? Yürek anlar mı bunun sevdadan olduğunu. Anlar ve durur mu hala orada. Her durumda. Ya da durmalı mı acaba.
Bencillik, benlik, bireysellik.

Peki ya sevmek. Tümünden vazgeçmek mi gerek. Ben?i kaybetmeden biz olmayı anlarım da ya bu. En az hak etme durumunda bile sevmek. Karşıdakinin yüreğini görebilmek. Kendini onun yüreğinde hissedebilmek.

Yok yok bu durumun içinden çıkamadım ben. Bir yanım ?ne yüce bir sevda, ne erişilmez bir algı ile uzanmak? derken, diğer yanım ?hayır diyor bin defa hayır? hak etmeyen, acıtan, kanatan asıl vazgeçmiştir.

Yoksa kıyar mı insan sevdiğine. Sevdalık durumu iki kişi yaşanır. Yani iki kişinin tek yaşamıdır. Uzanabilsen hak etmedi demezsin ki hiç.

Bilemedim ben ve bendeki benler. İçten bir tınısı var o cümlenin ancak algısı karışık.

Ya da benim ruhum karışık.

Giremedim pencereden içeriye.

Yolun sevgiden geçiyorsa mutlaka bir gün bir yerde karşılaşırız.

Böyledir sevgi, .

Unutmamalıyız ki kimse mükemmel değildir ama sevmeyi mi beceremiyoruz, sevilmeyi mi? Yoksa sevgi uğruna çok mu bencillik yapıyoruz.

İçinizden sevgi, yüzünüzden gülümseme hiç eksik olmasın.

Hep sevgiyle kalın.