Kemer Çayırı´nın 3 Bin Yıllık Hikayesi

Kemer Çayırı´nın 3 Bin Yıllık Hikayesi

Emekli Öğretmen Araştırmacı Yazar Ahmet Mutluoğlu´nun kaleme aldığı"KEMER ÇAYIRI´NIN 3000 YILLIK HİKAYESİ" adlı makaleyi sizlerle paylaşıyoruz

?Güneş batarken ve kararırken tekmil yollar,

Vardık sınırlarına derin akışlı Okeanos´un,

Ordadır Kimmerlerin ülkesi ve kenti,

Oldum olası bol sisle ve bulutlarla örtülü,

Parlak güneş onları ışınları ile göremez hiçbir vakit,

Ne yükseldiği vakit yıldızlı göğe,

Ne de gökten toprağa döndüğü vakit,

Öylece serilir durur bir uğursuz gece,

Bu zavallı ölümlülerin üstüne?

Homeros, Odysseia, Ölüler Ülkesinde, Bölüm 11, Sayfa 197, (M.Ö. 900-800) arası. (1) 

Çocukluğumuzun ve gençliğimizin en güzel yılları olan ilk otuz yılı Zeleka´da geçer. Her yaz yaylaya çıkılır, en az üç ay kalınır orada köye inmeksizin. Yaylamız Mahakambos (Bayraklı) çevrenin en güzel yaylasıdır, lakin havalar genelde dumanlı, yani sislidir. Göz gözü görmez çoğu zaman Homeros´un dediği gibi? Güneş´in diğer bölgeleri kasıp kavurduğu Temmuz (Çürük) ayında havalar serindir serin olmasına lakin yoğun ve çiseli sisin kasveti de çok ağırdır. Dumanlar çekilir de hava açınca bayram edilir. Genelde tepelere çıkılır etraf seyredilir, piknik yapılır, oyunlar oynanır. 

Evimizin hemen yukarısındaki Kurkuluç Tepesi´ne çıkıp yönümüzü Rize tarafına dönünce, önümüzde muazzam ve bomboş bir düzlük taht kurar gizemli kraliçeler gibi. Bizim yaylada 2,5 futbol sahası genişliğinde 2,5 düzlük vardır ki orada top oynanır ancak. Bunlar Laftormi, Bondilodi ve Molüstü düzlükleridir. Molüstü camiin çevresinde ve yarım futbol sahası büyüklüğünde... Orada daha çok tek kale, şut atma, Mol diye adlandırdığımız ara kesme, tombala ve çelik çomakla oynadığımız madika oyunları yanında kulunkuvar (uzun eşek), birdirbir, hayıf, kamçı ve yüzük saklama oyunları oynanır. Çoğu zaman sadece erkekler kendi aramızda, akşamdan sonra da kızlarla karma olurdu oyunlar. Zira zavallı kızların gündüz annelerle çalışmaları, ev işi yapmaları ve yük taşımaları kaderleri gereğidir. 

Kışın köyde top oynamak için ise yarım saat yürüyerek çıktığımız Baciha Düzü de yarım top sahası kadardır. 

Yürüyerek üç saatte geçip yaylaya vardığımız ve kom-mezra diye adlandırdığımız arazilerimizde ise düzlük şöyle dursun beş kişinin yan yana oturabileceği bir yer bile yoktur. 

İşte köyü, komu ve yaylası ile baş döndürücü korkunç bayırlarda ömür geçirenler olarak Kurkuluç´tan berrak havada seyrine doyamadığımız bu gizemli, kutsal düzlük, büyüler bizi her zaman. 

Kemer Çayırı´dır ismi hayranı olduğumuz bu düzlüğün. Ama hak ediyor da bu rağbeti; zira mübalağasız on hatta on beş futbol sahası genişliği ile çevrede emsalsizdir. Üstüne üstlük hakkında anlatılanlar da cabası. Hiç gezemedim üzerinde; kim bilir, belki de daha büyüktür? 

Boştu zamanımızda, boştur halen de. En yakınında Hanlut, Buşur, Cordanlı, Şenus Irmağı Mahallelerinden oluşan ve Cumhuriyet Devri´nde, Dağönü diye adlandırılan dağ köyünün sınırları dâhilindedir. 

1850´li yıllarda bu köyde imamlık yapmakta olan ve halen mezarı Çaykara-Huş (Işıklı) Mahallesi´nde bulunan Kürdo lakaplı Şeyh Ahmet Efendi (?-1904), kendisi gibi devrinin şeyhlerinden olan Huşolu Numan Efendi (1814-1896)´nin kızı Naile ile evlenir. Hanlutlular çok sevdikleri Şeyh Efendi´ye köyün merasından geniş bir alanı tapusu ile tahsis edince O da bu alanın en merkezi yerlerini hısımları Numanoğullarına (Soylu-Saylan) bahşeder; geri kalanını da 60, 80 ve 100 karış eninde parseller halinde diğer Huşolu, Zelekalı ve Kadahorlulara satar. Böylece Tunis Yaylası (Arapça bir kelime olup dağlar arası sıcak yer, vaz geçilemeyecek kârlı iş veya yer demektir) kurulmuş olur. (2) 

Daha sonra, Of´un güçlü ailelerinden Çakıroğulları da bu yaylanın hemen üstünde ?Demirkanto-Demirkent? Tepesi´nde bir yayla kurarlar ve etrafa hükmetmeye başlarlar. 

Bu konuda bildiklerimiz, çocukluğumuzda Huşolulardan ve Tunis´te yayla yapan Zelekalılardan alınan bilgilerden ibarettir. Etekleri çam ormanları ile çevrili olan bu geniş düzlükte tatlı su gölcükleri varmış çocukların yüzebilecekleri; geniş alanları da varmış top oynayabilecekleri, lâkin gidemezlermiş, gidince kovalanırlarmış; zira Çakıroğulları´nın mandaları yaşarmış Kemer Çayırı´nda. Hem de akşam evlerine gitmez orada uyurlarmış; çünkü yabani hayvanlar onlara yaklaşamazmış. Kadınlı erkekli silah taşıyan sahipleri de gündüz gelir sütlerini sağar götürürlermiş. 

Ara ara sorardık birbirimize, niye Kemer Çayırı? Acaba Kemer adında birinin çayırı mıydı?.. Lâkin büyüklerimizden ne bir cevap ne de bir nakil gelmişti bize kadar. 

Açık havalarda hayranlıkla izlediğimiz ve halen de yaylaya yolumuz düşüp güneşli havayı yakaladığımız zaman seyrine doyamadığımız Kemer Çayırı hakkında bunları biliyorduk şimdiye kadar. 

Şimdi de sorduğumuz Hanlutlu, Huşolu, Kadahorlu 15´e yakın, kadın erkek, yaşlı-genç hiç kimseden cevap alamadık sorumuza. Herkes Kemer Çayırı´nı biliyor, lâkin isminin nereden geldiğini bilmiyordu. 

Oysa Homeros 3000 sene öncesinden, yazımızın başındaki mısraları ile haber veriyordu bize buralardan. Dumanın, sisin günlerce yere yapıştığı, haftalarca gözün gözü göremediği, adeta ölüler diyari Kimmerlerin ülkesinden? 

Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu ise, Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları Volume 2/2 Spring 2007´nin 655. sayfasında Kimmerlerden bahisle; Doğu Karadeniz Bölgesi´nin milattan önceki dönemlerden itibaren Türkler tarafından bilinen ve yurt tutulan bir yöre olduğunu; bilim çevrelerince Türk ya da Türklere akraba olarak kabul edilen Orta Asyalı topluluklarının M.Ö.´ki yüzyıllarda bu sahaya göç etmesiyle, Doğu Karadeniz´de Türk varlığının ortaya çıkmış olduğunu; İskitlerin sıkıştırması ile bugünkü Gürcistan´dan Doğu Anadolu´ya, oradan da İç Anadolu´ya gelen Kimmerler´in, Frig Devleti´ni yıkarak bölgede bozkır-göçebe geleneklerini devam ettiren bir devlet kurduklarını; bu sırada bir kısım Kimmer boylarının da kuzeye çıkarak Karadeniz Bölgesi´ne yayılmaya başladıklarını, Karadeniz Ereğlisi´nden Trabzon´a kadar olan sahayı hakimiyetleri altına aldıklarını; M.Ö. 585´ten itibaren de İskit baskısı sebebiyle yeniden göç ederek Karadeniz´in kuzeyine çıkarak bölgeyi terk ettiklerini anlatır tafsilatlı bir şekilde. (3) 

Gazete Duvar´ın, 28 Ocak 2018 tarihli güncellemesinde, yazar Tarkan Tufan da, geniş bir kaynak yelpazesi ile yazdığı ?Kimerya? başlıklı yazısında şunları anlatır: ?Biz Kimmerleri, Asur metinlerinde geçen ?Ga-mir veya Gi-mir-a? adlarından biliyoruz. İsimleri, oraya buraya gidip gelen insanlar anlamında olup M.Ö. 900-650 yıllarında İskitlerle aynı alanlarda göçebe olarak yaşamışlardır. Savaşlara kadın-erkek topyekûn iştirak eden Kimmer savaşçıları, yayları, mızrakları ve kılıçları ile defnedilir; kadınları ile erkekleri her konuda eşit haklara sahiptir. Urartulu kaynaklarında da çok savaşçı bir toplum olarak betimlenirler. Kimi akademisyenler Kırım ve çevresinde halen yaşayanların onların soyundan geldiği kanaatindedir. M.Ö. 9. - 8. yüzyıllarda Homeros ve 5. yüzyılda Heredot´un yanı sıra birçok klasik yazar eserlerinde Kimmerler´den bahsetmektedir. Homeros topraklarını özellikleri ile anlatırken, Heredot Karadeniz Steplerinde yaşadıklarını net olarak belirtir.? (4) 

?En Eski Çağlarda Hazar Devleti akınlarına kadar Azerbaycan´da Türk İzleri? başlıklı çalışmasında tarih araştırmacısı ve akademisyen Zekiye Tunç ise, M. Taner Tarhan´ın ?Ön Asya Dünyasında İlk Türkler Kimmerler ve İskitler-C. 1 Ankara 2002 S. 602?de kayıtlı eserini kaynak göstererek şöyle diyor: ?Kimmerler Prototürkler olarak tanımlanmış ve M.Ö. 2000 yılının başlarından M.Ö. 8. yüzyıla kadar Karadeniz´in kuzeyinde Avrasya Bozkırlarında ve Kafkasya bölgesinde yaşamışlardır.? (5) 

Yazar, aynı çalışmasının 204. sayfasında ise Elvira Latifovanın ?Kafkasya´nın Bazı Türk Toponimlerine Dair? başlıklı, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisinin 2014 Yılı 2. Sayısının 4. Sayfasını kaynak göstererek şöyle diyor: ?Kimmerlerin Azerbaycan´daki varlıkları, Zagatalı İlinin Kımır ve Kımırlı, Kazak İlinin de Kemer ve Gemerli gibi köylerinin isimlerine de yansımış bulunmaktadır. ? (5) 

Tarihçi-Araştırmacı Osman Doğan da uzun bir kaynakça eşliğinde Ünye Belediyesi Kültür Yayınları: 3-Samsun/2003, sh. 514´te yayınlanan ?Tarih Boyunca Ünye? başlıklı makalesinde, Kimmerlerin bölgedeki izlerini şöyle tasvir etmektedir: ?Antik Çağ´da Kerç Boğazı, ?Bosporus Kimmerius´ adını taşımakta, Kırım´da Grek kolonileri olarak görülen Kimmerikum, Kimmeris, Kimmerike gibi yerleşimler ve yer adları da bir zamanlar Kimmerler´in bu topraklara egemen olduklarını vurgulamaktadır. Kırım adının da Kimmerler´den türediği bilinmektedir. ? (6) 

Kimi tarihçilerin arkeolojik kazılara dayanarak varlıklarını çok eskilere, ta Nuh Aleyhisselam´ın oğlu Yafes´e kadar dayandırdığı Kimmerlerin M.Ö. 2000 yıllarından M.Ö. 600 hatta 500 yıllarına kadar Kafkasya, Kırım-Karadeniz ve daha sonraları tüm Anadoludaki maceraları aşağıda kaynak olarak gösterilen ?turkcebilgi? platformunda şöyle özetlenir: 

?Kimmerler M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında büyük kafileler halinde güneye inerek Kafkaslar´daki Demir Kapı ve Derbent geçitlerini aşarak Doğu Anadolu´ya girerler. M.Ö. 714 yılında Urartu sınırını aşarak Orta Anadolu´ya doğru saldırılara başlarlar ve Kummuh (Adıyaman yöresi), Meluddu (Malatya), Tabal (Nevşehir - Kayseri yöresi), Şubria (Diyarbakır yöresi), Hubuşna´ya (Ereğli) kadar yayılırlar. Sinop (Sinope) civarında bir üs oluştururlar. Kuzeyden gelen bu tehdit karşısında Muşku Kralı Mita, Asur ile ittifak yapmak zorunda kalır ancak Kimmer baskısını durduramaz. M.Ö. 705´te Muşku Kralı Mitanın da desteğini alan Asur Kralı II. Sargon Kimmerlerle Tabal´da yaptığı savaşta ağır bir yenilgiye uğrar ve savaş alanında ölür. Muşku Kralı Mita da savaştan sonra tarih sahnesinden silinir. Bu zafer üzerine Kimmerler batıda Kızılırmak´a kadar uzanırlar. Dugdamme adındaki ünlü önderlerinin komutasında Frigler´in üzerine saldırırlar. M.Ö. 696 yılında Friglerin başkenti Gordion´u ele geçirirler. Batıya yönelerek Lidya´yı tehdide başlarlar. Lidya Kralı Gyges, Asur Kralı Asurbanipal ile diplomatik ilişkiler kurup ondan sağladığı yardımla Kimmerleri M.Ö. 657´de büyük bir yenilgiye uğratır. Ama Kimmerler bir süre sonra toparlanıp yeniden Lidya´ya saldırır, başkentleri Sardes´i ele geçirirler. Lidya kralı Gyges de savaş alanında ölür. M.Ö. 638´de bununla da yetinmeyip Ege Denizi kıyısındaki kentlerden Ephesos, Menderes Magnesiası, Myos, Priene, Lebedos, Melia ve Miletos´u da egemenlikleri altına alırlar. ? (7) 

İşte başta ?Kırım Yarımadası? olmak üzere, bölgemiz Çaykara-Sultanmurat-Bayburt yolu üzerindeki Kemer Dağı, Kemençeci Cimilli İbo´nun türküsüne konu olan ?Kemerin Kayaları?, Trabzon Merkezi´nde Kemerkaya Mahallesi ve Kemeraltı Ticaret Merkezi, Antalya´nın Kemer İlçesi, Kayseri İli Sarız İlçesi Kemer Köyü, Çanakkale İli Biga İlçesi Kemer Köyü, Çanakkale Troya´da Kemer Suyu, Burdur Mekez Kozluca Köyü´ndeki Kemer Çayırı Mevkii ve bizim bu yazıyı kaleme almamıza vesile olan ve asırlar boyu,

Kemer Çayiri düzi

Yayılur orda kuzi

Olmadi alamadum

Canum sevduğı kızı

diye ağıtlar yaktığımız, Trabzon İli Of İlçesi Baltacı Deresi Vadisi´nin yaylalara dayanan kısmındaki meşhur Kemer Çayırı gibi bir çok yerleşim yeri, akar su, dağ ve kayalıkta izlerine rastladığımız ilk Türk boylarından Kimmerler günümüzden 3000 yıl önce Anadolu´da Karadeniz Bölgesi merkezli etkin bir egemenliğin sahibi olup Kuzeyden ve Doğudan Anadolu´ya taşıdıkları demircilik sanatı sayesinde edindikleri keskin ve etkili silahları ile, bir çok devletin tarihe karışmasına sebep olmuşlardır.

Yakın zamana kadar erkeklerinin sadece %5´i, kadınlarının ise binde 2´si okur-yazar olan toplumumuzda, dedelerimizin ve ninelerimizin kulaklarına üflenen masallarda olduğu gibi Anadolu´nun yönetimine hiçbir dönemde Batılı kavimler hakim olamamış; bilakis Doğulu Milletler egemen olmuştur. Batılılar sadece ve günümüzde de olduğu gibi kültürel boşluk ve cehaletten yararlanarak koloniler halinde gelmiş, kültürlerini yaymış ve ticaret yapmak suretiyle Doğu´nun zenginliklerini ülkelerine taşımışlardır. Anlatılanların aksine, Anadolu her zaman Asya´dan gelen toplumların egemenliğinde olmuştur.                                                                    

Kaynaklar:

1.Homeros-ODYSSEİA, Eski Yunancadan Çeviren: Azra Erhat-A.Kadir, Sayfa 197, Bölüm: 11 (Ölüler Ülkesinde), Can Yayınları, Ekim 2008,  (21. Basım)

2. https://www.sozlukbu.com/k/89751/tunus_kelime_anlam%C4%B1_nedir_ne_demek

3. İbrahim Tellioğlu, Doğu Karadeniz Bölgesi´nin Türk Yurdu Haline Gelmesi Hakkında Bir Değerlendirme, Turkish Studies/ Türkoloji Araştırmaları, Volume 2/2 2007, Sayfa 655.

4.  https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2018/01/28/dunya-f

5. https://turkcetarih.com/wp-content/uploads/2015/06/Hazar-Ak%C4%B1nlar%C4%B1na-Kadar-Azerbaycan-Zekiye-Tun%C3%A7.pdf

6. http://unyezile.com/kimmer.htm

7.https://www.turkcebilgi.com/kimmerler

 



Necati Ağıralioğlu
15.07.2018 21:37:35
Ahmet Bey tarihi bilgisi, kültürü ve araştırmaları ile bizi aydınlatıyor. Ömrüne bereket... Batı kültür kaynaklarına göre sanki Anadoluda sadece Bizans vardı. Diğer eski kavimler ve medeniyetler buralarda hiç yaşamamış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Anlaşıldığına göre Kimmerlerin Anadolu´daki izleri çok eskidir.

Ahmet Mutluoğlu
16.07.2018 14:13:13
Okuma zahmetine katlanan Arkadaş, yorumlarınızla zenginleştirin lütfen. Hepinizin bu ve benzeri konularda duyduklarınız, dinledikleriniz, okuduklarınız, yaşadıklarınızın olduğundan eminim. Rahmetli büyüklerimiz gibi yazmamazlık etmeyin, birşeyler kalsın bizlerden sonra; yoksa başkaları yalan yanlış yazıp empoze ediyor bize ve neslimize. Kalın sağlıcakla.

İlginizi Çekebilir