6 Kasım Ve Çetin Bir Yazı

6 Kasım Ve Çetin Bir Yazı

Öğretmen Hilmi Kanık´ın 6 Kasım ve Çetin Bir Yazı İsimli Yaszısını Sizlerle Paylaşıyoruz

Bu gün 6 Kasım...Hayat yolculuğunun üzerime en ağır yükü yüklediği tarih 6 Kasım...
Bundan tam 20 sene öncesiydi sevgili dostlar...Tarih 5 Kasım 1998...
Dünyada herkesten ve de her şeyden çok sevdiğim Biricik Canım Babacığım Tedavi gördüğü Van 100. Yıl eğitim Ve araştırma Hastanesinde bir daha hiç açmamak üzere hayata gözlerini yumuyordu.


Ve Bundan Tam 20 Sene önce bu gün 6 Kasım 1998 tarihinde ise Canım Babacığımı son yolculuğuna uğurlamıştık.


O gün bu gündür...Babam olmadan geçen hayatta...Sadece şunu anladım Sevgili Dostlar...Babam olmadan geçirdiğim her dakika,babam olmadan geçirdiğim her saniye hep geri gittiğimi bir türlü ileriye adım atamadığımı gördüm.


Ve de 6 Kasım 1998´den bu güne kadar anladığım tek şey...Meğer benim yaşam kaynağım,meğer benim mutluluğum,umudum her şeyim babammış...


Tam 20 senedir Kasım Ayı Benim için hüsran ve gözyaşı demek Sevgili Dostlar...

Rahmetli Babamın Hayatımdan Kopma Öyküsü bir film sahnesi gibi Sevgili Dostlar.Ve de ben bu gün bir evlat olarak hayatımdaki en büyük hatayı sizlerle paylaşmak istedim.

Uzungöl elmalı Mahallesinde Tek öğretmenim o tarihlerde?75 öğrencim var.Babam hasta olan kız kardeşini ziyaret etmek üzere Van Özalp Dönerdere´ye gitmişti.

29 Ekim´e bir hafta vardı.Biz yoğun tempo Cumhuriyet Bayramı hazırlıkları içerisindeyiz okulda.

Günlerden Cumartesi?Telefon açtılar bana Van´dan?Baban ağır hasta acele gel dediler.

Annem ile birlikte acele Van yollarına düştük.Hastaneye vardığımızda babam yoğun bakımdaydı.

Ertesi gün Pazartesi.Babama çok acele klan lazım?

Ben haber vermek için İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Ahmet Hoşoğlu´nu aradım.Bana Söylediği o cümle hala o günkü gibi aklımda.

-Bak dedi?İzininin başlama tarihini ben koyuyorum.Bitiş tarihini döndüğünde sen koyacaksın.Sakın ha?Babanın durumu belli olmadan sakın babanın yanından ayrılayım deme

Sonra sordu bana Hoşoğlu?

-Bir sıkıntın var mı dedi.

-Müdürüm kan lazım babama.Kan bulamıyoruz dedim.

Derhal 100. Yıl Ünüversitesine git.Oranın Rektörü Bedrettin Uluat´tır.Benim sınıf arkadaşımdır.Selamlarımı söyle.O sana kan bulur dedi.

Koştuk Üniversiteye.Gerçekten de Bedrettin Hoca iki dakikada 10 ünite kan bulmuştu bize.

Aynı gün akşam üstü.Babam yoğun bakımdan çıktı.Durumu iyiye gidiyor.

Biz anlamayız ama babalar anlar.Yüzüme baktı.Ne oldu okuldan ayrılmak zor geldi değil mi diye soruverdi bana.

-Baba Bayrama iki gün var.Çocuklar ile Dünyanın hazırlığını yaptık dedim.

Güldü bana Babam.

-Git dedi.Git Cumhuriyet Bayramını yap ve gel?

Ardıma bile bakmadan Çocuklarıma koştum.İyi öğretmeniz ya.İdealist Öğretmeniz ya?

Ertesi sabah Çaykara İlçe milli Eğitimin kapısındaydım.İlçe Milli eğitim Müdürü Ahmet Hoşoğlu beni kapıda görünce dondu kaldı adeta.

-Ne işin var burada diye sordu?

-Hocam dedim.Bayram dedim?

Güldü Hoşoğlu

-Sende Baba bolluğu var dedi.

Evet bende baba bolluğu vardı.Ve de bunu anlayacak zekaya sahip değildim ne yazık ki.

Elmalı´ya çıktım.Bayramı yaptım.Bayram dönüşü tekrar Van´a babamın yanına döndüm.Üç akşam kaldım hastanede babamın yanında.Babamın durumu çok iyi

O gün günlerden Pazarertesi gün okul var.Benim suratım yine ekşidi.

Baba bu anlamaz mı hiç.

-Okulundan ayrılamıyorsun değil mi diye sordu.

Ne yalan söyleyeyim gerçek aynen öyleydi.Öğretmenlik Mesleği Baba Sevgisine ağır basıyordu.

Güldü babam.Haydi kalk git dedi.Cumaya kadar çalış.Cuma Günü 1 hafta izin al gel.O zamana kadar benim tedavim de biter sanırım.

Kalktım babama sarıldım.Tam kapıdan çıkarken bana söylediği sözler hala dün gibi aklımda.

-Oğlum dedi?Uzungöl´de Dağlara benim için iyi bak.

-Ne dağı baba dedim.Bir hafta sonra beraber bakacağız o dağlara.

Babamın gözünden bir damla yaş aktı.

-Oğlum dedi bana.Bu Gözler o Dağları bir daha görmez.

O durumunu anlamıştı da benim öğretmenlik aşkım Babamı anlamaya yetmemilşti.

Koşar adım okuluma gelmiştim.Pazartesi okulu açtım.Salı 1 gün sonra Salı Akşamı telefon geldi Van´dan.Baban Ağırlaştı.Acele gel dediler.

Ve o Meşhur tarih?5 Kasım 1998?Sabah saat 07?Kız kardeşim ile birlikte Van Otagarına indik.Tuhaf bir şey vardı.Van´a hastaneye üçüncü gidişimdi.Hiç birinde beni terminalden almaya gelmemişlerdi.Ben kendim gidiyortdum.

Otobüsten indik.Baktım ki araba bekliyor bizi?

Jeton düşmüştü?Arabaya bindik.Son umudum Hastane kavşağı.Eğer araba kavşaktan hastaneye devam ederse babam yaşıyor,kavşaktan şehre dönerse babamı kaybettim.

Bu gün bile o kavşağa her gidişimde hep o an aklıma gelir.Araç kavşağa girdi ve Şehre döndü.

O şehre dönüş benim hayat ile bütün bağlarımı koparmıştı.Babam biz yolda iken sabahın ilk saatlerinde Ruhunu Teslim etmişti.

Şimdi düşünüyorum da kendi kendime.Acaba doğru mu yaptım?

Ömrümü topluma adadım da ne oldu?

Bu mesleğe olan sevdamdan dolayı hayatta en sevdiğim varlığın ölümünde yanında yoktum.Şimdi ise Çaykara Öğretmenevinde hiçbir işe yaramayan bir eleman gibi tabiri caiz ise geri hizmet personeli olarak mesleği sürdürmeye çalışıyoruz.

Bir yerlerde hata yaptık.Ama nerede?

Dedik ya bu gün 6 Kasım?Bu gün benim hayatımın en çetin günü?



Anahtar Kelimeler: Kasım Çetin Yazı
Fahri Düzenli
6.11.2018 19:14:32
şimdi de aynı ruhu taşıyan öğretmenler olsa ülkemizin hiç bir sorunu kalmazdı.

İlginizi Çekebilir